Tunç Soyer'den Şok Kentsel Dönüşüm İtirafı: Hükümet Yapsın Bana Ne Mi Dedim!
İzmir Ege Haberleri

Tunç Soyer'den Şok Kentsel Dönüşüm İtirafı: Hükümet Yapsın Bana Ne Mi Dedim!


11 August 20255 dk okuma28 görüntülenmeSon güncelleme: 01 November 2025

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin eski başkanı Tunç Soyer, cezaevinden yaptığı açıklamayla gündeme bomba gibi düştü. Sosyal medya hesabından kentsel dönüşüm konusuna değinen Soyer, dikkat çekici ifadeler kullandı. Görev süresince kentsel dönüşümü hükümetin yapması gerektiğini düşündüğünü belirten Soyer, deprem felaketinin ardından bu konuya el atmak zorunda hissettiğini vurguladı.

Kentsel Dönüşümde Kritik Dönemeç

Soyer, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Bir işi yapmanın bir, yapmamanın bin sebebi vardır.” İzmir’de “Kentsel Dönüşüm” benim için tam da böyle bir mesele oldu. Kentsel dönüşüm süreçlerini akışına bırakmak ve bu konuda bir şey yapmamak için çok sebebim vardı. Bu sebepleri kullansam belki siyaseten eleştirilecek ama şimdi yargılanmayacaktım. Hepsini değil ama bir – iki tanesini yazayım.

  • İzBB’nin 2010 yılında başlayan kentsel dönüşüm alanlarında 2015 yılından beri ihaleye çıkılıyordu. Bunlara katılan olmuyor, İzBB de 3-5 ay sonra tekrar ihale yapıyor, yine kimse katılmayınca bu süreçler sür-git devam ediyordu. 2019’da göreve geldiğimde her alan için birçok ihaleye çıktık, sonuç aynı oldu. Ben de görev süremi pekala sonuç vermeyen bu ihaleleri yapmayı sürdürerek, “ihaleye çıktım ama kimse katılmadı” diyerek tamamlayabilirdim.
  • Konut imalatı ve kentsel dönüşüm işinin daha çok hükümetin – TOKİ’nin işi olduğuna dair toplumsal algıya yaslanarak hükümet yapsın bana ne diyebilirdim. (Galiba hala böyle düşünceler var.)

Deprem Gerçeği ve Vicdani Sorumluluk

Soyer, sözlerine şöyle devam etti: Pandemi ve depreme rağmen, görev sürem içinde, Metro’dan tramvaya, tarımdan turizme birçok alanda çok büyük adımlar atmıştık. Kentsel dönüşüme girişmesek, kamuoyu nezdinde görev onayı açısından büyük bir eksiklik hissedilmeyebilirdi. Ama benim vicdanımda işini yapmamış olmanın yarası ilelebet kalırdı. Daha birçok sebep sıralayabilirim ama bir tek sebep bu işe el atmama yetti; DEPREM. Ben bu satırları yazarken yine deprem oldu, yine ihmaller gün yüzüne çıktı. Bu sebeple önce biraz hafıza tazelemeye ihtiyaç var.

30 Ekim İzmir depremi bildiğimiz gerçeği tokat gibi bir kez daha yüzümüze çarptı; İzmir bir deprem şehri ve maalesef yapı stoğu da çok eski. Aslında göreve başladığım ilk aylarda farkında olduğum bu gerçeklik nedeniyle İzBB bünyesinde Deprem ve Afet Daire Başkanlığı’nı kurdurmuştum. Henüz depremle yüzleşmemiştik ama depremi yaşayınca derhal bu Daire Başkanlığı’na 200 milyon lira aktarabildik ve bu Daire Başkanlığını kurarak ne kadar doğru bir iş yaptığımızı idrak ettik. İlerleyen yıllarda Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığını da bu birime bağlayarak bütüncül bir yaklaşım izledik.

Hile ve Desise İddiası

İzmir’e 70 mil uzaklıkta Ege Denizi’nde meydana gelen bir deprem İzmir’de 118 can aldıysa, İzmir merkezli bir depremde çok daha büyük kayıplar yaşanabileceği ihtimali kabusum haline geldi. Bu düşünce ve bu kabus, deprem dirençli bir kent yaratma ve kentsel dönüşüm konusunu ilk önceliğim haline getirdi, belediyenin tüm diğer projelerinin önüne geçti. İzmir’i dirençli bir kent haline getirme, can kurtartma “kastı” ve kararlılığı daha sonra Cumhuriyet Savcılığı tarafından “hile ve desise” ile toplumu aldatarak işlenen dolandırıcılık suçunun unsuru olarak kabul eden bir iddianame ile tutuklandım, cezaevine girdim.

Tunç Soyer'in bu çarpıcı açıklamaları, kentsel dönüşümün Türkiye'deki önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Özellikle deprem kuşağında yer alan şehirlerde, yapı stokunun yenilenmesi ve güvenli yaşam alanlarının oluşturulması hayati önem taşıyor. Soyer'in sözleri, kentsel dönüşüm projelerinin sadece teknik bir mesele olmadığını, aynı zamanda vicdani ve siyasi sorumlulukları da beraberinde getirdiğini gösteriyor.