İzmir'de yaşanan orman yangınlarının ardından tartışmalar devam ediyor. Bayraklı'da 375 hektarlık alanın orman sınırı dışına çıkarılmasına karşı çıkan çevre örgütleri, itiraz için istenen 180 bin TL bilirkişi ücretiyle şaşkına döndü. Bu durum, adalete erişimin önündeki engelleri bir kez daha gözler önüne serdi.
Orman Yangınları ve Sonrası Gelişmeler
Geçtiğimiz ağustos ayında İzmir'de çıkan ve günlerce süren orman yangınları, büyük bir felakete yol açmıştı. Özellikle Bayraklı bölgesinde 90 hektarlık alan zarar görmüştü. Yangınların ardından Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 375 hektarlık bir alanın orman sınırı dışına çıkarılması, tepkilere neden oldu. Çevre örgütleri, bu kararın iptali için dava açtı. Ancak davanın ilerleyebilmesi için istenen bilirkişi raporu ücreti, adeta bir şok etkisi yarattı.
Doğa Derneği, Doğal Hayatı Koruma Vakfı ve Ege Çevre ve Kültür Platformu Derneği yaptıkları ortak açıklamada, yaşananları şu sözlerle dile getirdi: "İzmir'de 2024 yılının Ağustos ayında başlayan ve günlerce süren orman yangınlarının ardından, 90 hektarlık yangından zarar gören orman alanın da bulunduğu Bayraklı ilçesinde 375 hektarlık bir alan, 31 Ağustos 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan 8903 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile orman sınırları dışına çıkarıldı. Anayasa'nın 169. maddesinde yer alan 'Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir.' hükmüne aykırı olan bu kararın iptali talebiyle sivil toplun kuruluşları ve yurttaşlar tarafından 20 Eylül 2024 tarihinde dava açıldı."
Danıştay 8. Dairesi, dosyada keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdi. 22 Nisan 2025 tarihinde davacılara, bu işlemler için 180.000 TL'nin 10 gün içinde yatırılması gerektiği bildirildi. Orman davalarının doğası gereği bilimsel inceleme gerektirdiğini belirten çevre örgütleri, mahkemenin ara kararında "keşif avansı yatırılmazsa dosya üzerinden karar verilir" ifadesinin adalete erişimin parayla bağlantılı olduğu imasını taşıdığını vurguladı.
Adalete Erişim Engeli ve Talepler
Çevre örgütleri, çevre davalarındaki bu yüksek keşif ücretlerinin kabul edilemez olduğunu belirterek taleplerini sıraladı:
- Yanan orman alanları korunmalı, alanın yapısına en uygun bilimsel yaklaşımla yeniden ormanlaşması sağlanmalıdır.
- Kamu yararına acılan doğa ve kültür koruna davalarında vatandaşlara yüklenen orantısız maliyetlerle mağduriyete yol açılmamalıdır.
- Yargı, hak arayanı cezalandıran bir mekanizmaya dönüşmemelidir, adil yargılanma ve hak arana özgürlüğü korunmalıdır.
- Çevre davalarında talep edilen keşif ve bilirkişi ücretleri makul seviyelere çekilmelidir.
Konu mahkemeye taşındı ve itiraz dilekçesinde "Keşif ve bilirkişi ücretinin makul seviyeye çekilnesi ve adalete erişimin önündeki engelin kaldırılması, yargıya erişim hakkımızın korunnası doğrultusunda alınan keşif ve bilirkişi incelemesi kararının rücu edilmesi talebinden ibarettir." ifadelerine yer verildi.
Sonuç
İzmir'deki bu olay, çevre davalarında adalete erişimin ne kadar zorlaştığını bir kez daha gösteriyor. Yüksek bilirkişi ücretleri, çevre örgütlerinin ve vatandaşların hak arama özgürlüğünü kısıtlıyor ve doğal kaynakların korunmasını zorlaştırıyor. Umuyoruz ki, yetkililer bu duruma bir çözüm bulur ve çevre davalarında adaletin sağlanması için gerekli adımlar atılır.