
Anadolu'nun Bereketi: Koyun Kokusu ve Huzur Veren Sesi
Ramazan Bingöl'ün kaleminden, Anadolu'nun bereketi ve huzuru simgeleyen koyunların hikayesi. Anadolu coğrafyası, her bir köşesi ayrı bir hikmetle yaratılmıştır. Bazı topraklara inek yakışırken, bazılarına ise koyun. Anadolu'nun taşlı, engebeli ve kıraç arazileri için koyun, adeta bir lütuf gibidir. Kanaatkardır, azla yetinir, otun en kurusunu, dikenin en sertini bile şikayet etmeden yer. Süt verir, et verir, hatta derisi ve yünüyle sanata dönüşür. En önemlisi ise doğayla uyum içinde yaşamasıdır.
Orta Asya'dan Anadolu'ya Uzanan Küçükbaş Mirası
Koyunlarla olan dostluğumuz sadece Anadolu'ya özgü değil, kökleri Orta Asya'ya kadar uzanan bir hikayedir. Atalarımız, binlerce yıl önce Orta Asya bozkırlarında göçebe hayatı sürerken koyunlarla iç içe yaşamışlardır. Göçebelik, hafif yük demektir ve koyun bu ihtiyacı mükemmel bir şekilde karşılamıştır. Hem yürürken yük taşımış, hem yolda süt vermiş, hem de gerektiğinde et ve deri olmuştur. At sırtında gezen bir millet için büyükbaş hayvan değil, küçükbaş hayvan en iyi yol arkadaşı olmuştur.
Koyun eti, dana etine göre çok daha dengeli ve faydalıdır. İç yağındaki "konjuge linoleik asit" (CLA) oranı, kalp sağlığını destekler. Kuzu etinin sindirimi kolaydır, kas yapmaya yardımcı olur ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Özellikle kuyruk yağı, Batı tıbbının bile mucizevi etkilerini kabul ettiği doğal Omega-9 yağ asitleri açısından zengindir. Ne yazık ki, bizler uzun yıllar boyunca kuyruk yağını kötüledik ve unuttuk. Oysa ki Osmanlı mutfağı, koyun etinin değerini çok iyi biliyordu.
Osmanlı mutfağında koyun eti baştacıydı. Yahni mi yapacaksın? Kuzu eti. Kebap mı? Koç eti. Kelle paça mı? O da koyun. Dana eti ise Batı'dan ithal edilen bir alışkanlıkla sofralarımıza girmiştir. Koyun kokar diye burun kıvıranlara, bu memleketin kokusunun koyunla özdeş olduğunu hatırlatmak gerekir.
Modern Zamanlar ve Değişen Tercihler
Çağ değişti, hayat hızlandı ve mutfak alışkanlıklarımız da dönüşüme uğradı. Hazır gıdalar, hızlı pişen yemekler ve büyükbaş hayvanların kolay sunumu derken, küçükbaş hayvanlar sofralardan uzaklaştı. Ancak biz unutsak da, bu hayvanların değeri, doğaya dost yapısı ve sağlığa katkısı değişmedi. Şimdi yeniden hatırlama zamanı. Koyun etini tanıtalım, kuyruk yağını öcü gibi göstermekten vazgeçelim. Soframıza yerli ve sağlıklı olanı geri getirelim.
Dedelerimiz derdi ki: "Koyun varsa köy yaşar, kuzu varsa bereket yağar." Bu söz sadece bir nostalji değil, bugünün tarımsal vizyonuna da ışık tutacak kadar kıymetlidir. Gelin biz de artık kendi iklimimize, kendi coğrafyamıza ve kendi değerimize kulak verelim. Küçükbaşa sırt çevirmek, aslında toprağımıza, tarihimize ve rızkımıza sırt çevirmektir.
Unutmayalım: Allah bu toprakları koyuna göre yaratmış. Biz ise keçiyi dağdan, koyunu ovadan kovmuşuz. Şimdi yeniden aslımıza dönme vaktidir. Orta Asya'dan taşıyıp getirdiğimiz bu kadim mirası yeniden hatırlayalım.
Kuzu Haşlama Anadolu Usulüyle
Malzemeler:
- 1 kg kuzu kol veya incik (kemikli tercih edilir)
- 1 adet büyük boy kuru soğan
- 2-3 diş sarımsak
- 2 adet havuç
- 2 adet patates
- 1 defne yaprağı
- 7-8 adet tane karabiber
- Tuz
- Üzerine sıcak su
- Arzuya göre bir parça kuyruk yağı (lezzeti artırır)
Yapılışı:
Kuzu etlerini düdüklü tencereye koyun. Üzerine iri doğranmış soğan, sarımsak, havuç ve patatesleri ekleyin. Tuzunu, karabiberini ve defne yaprağını koyun. Arzu ederseniz küçük bir parça kuyruk yağını da etin yanına ekleyin. Üzerine çıkacak kadar sıcak su koyup kapağını kapatın. Düdüklüde 35–40 dakika pişirin. Et lokum gibi olduysa, sofraya çıkarın. Yanına da bir taze ekmek, belki biraz limonlu salata… Afiyetle yiyin, atalarınızdan kalan mirasa bir dua da siz edin.
Sonuç olarak, Anadolu'nun bereketi ve huzuru simgeleyen koyunlar, sadece bir hayvan değil, aynı zamanda bir kültür ve yaşam biçimidir. Onlara sahip çıkmak, aslında kendi değerlerimize sahip çıkmak anlamına gelir. Dedelerimizin öğütlerini unutmadan, koyunlarımıza ve onların bize sunduğu berekete yeniden değer vermeli, sofralarımızı yerli ve sağlıklı ürünlerle donatmalıyız. Anadolu'nun koyunu, sadece bir hayvan değil, aynı zamanda bir mirastır.