Türkiye'de tarım sektörü, Nisan ayında yaşanan zirai don felaketiyle sarsıldı. Çiftçiler Sendikası (Çiftçi Sen) Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, bu olayın iklim krizinin bir sonucu olduğunu ve etkilerinin uzun yıllar süreceğini vurguladı. Özellikle kayısı ve üzüm üreticileri büyük zarar gördü. Peki, bu felaketin ardında yatan sebepler neler ve çiftçiler ne yapmalı?
İklim Krizi ve Zirai Donun Acı Sonuçları
Çobanoğlu, normalde bu mevsimde zirai don yaşanmadığını belirterek, iktidarların iklim krizini yaratan nedenlerin üzerine gitmek yerine sonuçlarla uğraştığını ifade etti. Ekolojik dengeyi bozan yatırımların durdurulması gerektiğini söyleyen Çobanoğlu, ormanların yok edilip maden açılması veya tarım arazilerinde jeotermal santraller kurulmasının iklim krizini derinleştirdiğini dile getirdi. Bu durumdan en çok yoksullar ve tarım üreticileri etkileniyor.
- Malatya'da kayısı üreticileri büyük kayıplar yaşadı.
- Manisa'daki üzüm üreticileri de benzer şekilde zarar gördü.
- Bu bitkilerin çok yıllık olması, zararın önümüzdeki yıllarda da süreceği anlamına geliyor.
Tarım Bakanlığı'nın sözde zarar tespitleri yaptığını ve TARSİM sigortasını teşvik ettiğini belirten Çobanoğlu, bu durumun çiftçiye değil şirketlere yaradığını savundu. Devletin çiftçiye destek olması ve ekolojik dengeye yönelik yatırımlar yapması gerektiğini vurguladı.
Sözleşmeli Üretim Tehlikesi ve Mevsiminde Üretimin Önemi
Donun etkilerinin tüketiciye de yansıyacağını söyleyen Çobanoğlu, tarladaki fiyatlarla marketlerdeki fiyatlar arasında uçurum olduğunu belirtti. Sözleşmeli üretimin çiftçiyi şirketlere bağımlı hale getirdiğini ve bu durumun tehlikeli bir sürece yol açtığını ifade etti. Yıllardır yerelde üretim, yerelde tüketim ve mevsiminde üretim, mevsiminde tüketimi savunduklarını dile getiren Çobanoğlu, mevsiminde üretilmeyen ürünlerin daha fazla enerji tüketimi anlamına geldiğini vurguladı.
Çözüm: Köylü Tarımı ve Yerel Tohumlar
İklim Kanunu adı altında karbon ticaretinin paralı hale getirileceğini söyleyen Çobanoğlu, bunun karbonun satışını kolaylaştıracağını ve yeşil ekonomi adı altında bazı yenilenebilir enerji yatırımlarına yeşil enerji statüsü verilerek termik santraller kadar kirletmediği algısı yaratılmaya çalışıldığını iddia etti. Gerçekçi çözümün agroekolojik geleneksel köylü tarımı olduğunu savunan Çobanoğlu, iklim değişikliklerine en dayanıklı ürünlerin yerel tohumlardan oluştuğunu, laboratuvarlarda üretilen hibrit tohumların ise bu kadar dayanıklı olmadığını belirtti. Örneğin, dondan en fazla etkilenen asmaların erkence asmalar olduğunu, yöredeki çeşitliliğin arttırılması halinde kaybın daha az olabileceğini söyledi.
Türkiye'deki süreci Afrika'yla ilişkilendiren Çobanoğlu, Afrika'da açlığın nedeninin tarım arazilerinin azlığı değil, şirketlerin kontrolünde olması olduğunu belirtti. Şirketlerin ihracata yönelik ürünler yetiştirmesi ve o ürünlere yerel halkın ulaşamaması nedeniyle açlığın yaşandığını ifade etti. Önümüzdeki süreçte gıda şirketlerinin kontrolü büyürse yoksulların gıdaya erişiminin zorlaşacağını ve açlığın artacağını vurgulayan Çobanoğlu, küçük çiftçiler olarak üretmek istediklerini ve üretimlerine destek verilmesi gerektiğini söyledi.