
Tunç Soyer'den TOKİ Analizi: Konut Politikaları Nereye Gidiyor?
İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tunç Soyer, Buca Cezaevi'nden Türkiye'deki konut kooperatifçiliğinin tarihsel gelişimini değerlendirdi. Üretim biçimlerindeki değişimlerin sosyo-ekonomik yapıyı etkilediğini ve bu durumun kooperatifçilik alanına da yansıdığını belirtti. Soyer'in açıklamaları, Türkiye'nin barınma politikalarının geçmişi ve geleceği hakkında önemli ipuçları sunuyor.
Konut Kooperatifçiliğinin Yükselişi (1950 – 2002)
1948'de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 25. maddesi, barınma hakkını temel insan hakları arasında saydı. Bu dönemde, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa'sında konut kooperatifleri devlet destekli bir konut politikası haline geldi. İsveç, Almanya ve İtalya gibi ülkelerde konut kooperatifleri, büyük ölçekli konut üretiminde önemli roller üstlendi.
Türkiye ise 1950'lerde sanayileşme ve kapitalistleşme sürecinde zorluklarla karşılaştı. Şehirlere yoğun göç yaşanırken, gecekondu olgusu ülkenin kentsel gerçeği haline geldi. Devlet, Emlak ve Kredi Bankası, Sosyal Sigortalar Kurumu ve OYAK aracılığıyla sınırlı sayıda konuta kooperatif kredisi sağladı. Bu dönemde devletin konut politikası, kendi çalışanları ve sosyal güvenlik sistemine sahip olanların konut ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanmıştı.
1961-1980 döneminde konut kooperatifçiliği, yasal düzenlemelerle kurumsal bir nitelik kazandı. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile belediyelerin konut kooperatiflerine ortak olma imkanı doğdu. Bu sayede Ankara Belediyesi öncülüğünde Kent Koop kuruldu ve Batıkent Projesi hayata geçirildi.
TOKİ Dönemi ve Sonrası (2003 – Günümüz)
12 Eylül Darbesi sonrası, 24 Ocak kararlarının uygulanabilmesi için neoliberal dönüşüm dönemi başlatıldı. 1980 sonrası kalkınma planlarında konut, bir yatırım alanı ve ekonomiyi canlandırıcı bir unsur olarak ele alındı. Devlet, tek tek konut yapmak yerine toplu konut projeleri ile ölçek ekonomisi yaratmayı hedefledi.
1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile Toplu Konut Fonu oluşturuldu. Bu fon, TOKİ aracılığıyla 2002 yılına kadar 950.000 konuta kredi yoluyla finansman desteği sağladı ve 43.145 konutun inşaatını tamamladı. Ancak, 2003 sonrasında TOKİ, AKP'nin konut politikalarının merkezine oturtuldu ve Başbakanlığa bağlı özel statülü bir kurum haline getirildi.
Zamanla yapılan yasal düzenlemelerle TOKİ, inşaat sektörünün dinamiklerine yön veren en temel aktör oldu. Kamu kuruluşu olmasına rağmen, Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarıldı ve mali açıdan denetimde olduğu Sayıştay'dan da koparıldı. Soyer, TOKİ'nin sosyal konut ve kentsel dönüşüm projeleriyle sosyal devlet misyonu üstlenmiş gibi görünse de, büyük müteahhitlik firmaları, finans sektörü ve arsa spekülatörleri için bir sermaye aktarım mekanizması işlevi gördüğünü vurguladı.
- Hazine arazileri özel projelere açılarak büyük rantlar yaratıldı.
- "Hasılat paylaşım modeli" ile firmalara yüksek karlar sağlandı.
Tunç Soyer'in analizi, Türkiye'deki konut politikalarının zaman içindeki değişimini ve bu değişimlerin sosyo-ekonomik etkilerini gözler önüne seriyor. Kooperatifçilikten TOKİ'ye uzanan bu süreç, barınma hakkının nasıl ele alındığı ve hangi kesimlerin bundan nasıl etkilendiği konusunda önemli bir bakış açısı sunuyor. Soyer'in bu değerlendirmesi, Türkiye'nin gelecekteki konut politikalarının şekillenmesinde de etkili olabilir.