Şuur Kaybı: Türkiye'de Neler Oluyor? Ağlama Duvarı Köşesi!
İzmir Ege Haberleri

Şuur Kaybı: Türkiye'de Neler Oluyor? Ağlama Duvarı Köşesi!


01 June 20255 dk okuma7 görüntülenmeSon güncelleme: 12 July 2025

Merhaba sevgili okurlar! Bugün sizlere, köşe yazarı tarafından kaleme alınan ve adeta bir "ağlama duvarı"na dönüşen bir metni sunuyoruz. Yazar, Nilgün Marmara'nın yalnızlığını ve çaresizliğini derinden hissederek, Türkiye'de yaşanan olaylar karşısında duyduğu isyanı dile getiriyor. Toplumun duyarsızlığı, şiddet, adaletsizlik ve kaybolan umutlar... İşte yazarın kaleminden dökülenler.

Türkiye'nin Karanlık Yüzü

Yazar, İstanbul'da yaşanan bir olaydan yola çıkarak, Türkiye'nin dört bir yanında yaşanan şiddet olaylarına dikkat çekiyor. Toplu taşıma araçlarında çocukları ile yolculuk yapan bir babaya uygulanan şiddet, toplumun geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Yazar, bu tür olaylar karşısında duyduğu çaresizliği ve öfkeyi şu sözlerle ifade ediyor:

Çok acı var dayanamıyorum…

Yazar, yaşanan olayları, ışıkları yanan minik bir gecekonduya benzetiyor. Her şeyden uzak, mesafeli ve yalnız... Oysa, hayallerinde bambaşka bir Türkiye var. Ailelerin mutlu olduğu, çocukların güvende olduğu, adaletin sağlandığı bir Türkiye...

Kaybolan Umutlar ve Sağlıksız Bireyler

Yazar, mutlu hayallerinin birer birer yıkıldığını, mutsuz ailelerin büyüttüğü çocukların getirdiği lanetli bir dünyanın ortasına düştüğünü belirtiyor. Her gün yeni iğrençliklere şahit olmak, umutlarını tüketiyor. Yazar, adaletin olmadığı bir yerde herkesin "Ali kıran baş kesen" gibi dolaştığı sokaklarda yaşama savaşı verdiklerini ifade ediyor.

Devlet büyüklerinin üç çocuk ve aile söylemlerine de değinen yazar, sağlıksız ailelerde büyüyen çocukların, bugünün sağlıksız bireylerine dönüştüğünü vurguluyor. Bu sağlıksız bireylerin yetiştirdiği üç çocuk, gelecekte aynı sorunları yaşamaya devam edecek.

  • Şiddet olayları
  • Adaletsizlik
  • Ekonomik sorunlar
  • Sağlık sorunları

Sağlık Bakanlığı'nın Tartı Operasyonu

Yazar, Sağlık Bakanlığı'nın sokaklara tartı koyarak, kilosunu fazla gördükleriyle yakinen ilgilenmesini eleştiriyor. Ülke genelinde evine yiyecek ekmek almakta zorlanan insanlar varken, "sen çok yemişsin" deyip vergiye bağlanma ihtimali, yazarın endişelerini artırıyor. Devlet eliyle dilendirilen SMA hastası çocuklar, ilacına ulaşamayan kanser hastaları ve sıra beklerken kaybedilen yaşlılar varken, bu tür uygulamaların öncelikli sorun olarak görülmesi, yazarın tepkisini çekiyor.

Sonuç olarak, yazarın bu içten ve çarpıcı yazısı, Türkiye'de yaşanan sorunlara dikkat çekerek, toplumun duyarlılığını artırmayı hedefliyor. Adaletin sağlanması, şiddetin önlenmesi ve umutların yeniden yeşermesi için hepimizin sorumluluk alması gerekiyor. Unutmayalım ki, mutlu bir gelecek ancak sağlıklı bireyler ve adaletli bir toplumla mümkün olabilir.