Türkiye'de Yaşamak mı? Stockholm'de Aşk mı? İşte Benim Dilemmam!
İzmir Ege Haberleri

Türkiye'de Yaşamak mı? Stockholm'de Aşk mı? İşte Benim Dilemmam!


13 July 20255 dk okuma5 görüntülenmeSon güncelleme: 13 July 2025

Bu hafta farklı bir şey deneyelim dedim. Cuma gününe kadar yaşadığımız absürt ve trajikomik olayları derleyelim, hafta sonu oturup ağlanacak halimize hep birlikte güleriz en kötü. Ama gelin görün ki, gündem o kadar yoğun ki, gülmek bile lüks oldu. Gazeteci Timur Soykan'ın gözaltına alınması, şehit haberleri, tutuklanan sanatçılar... Hepsi iç içe geçmiş durumda. Peki, bu karmaşanın içinde bir kadın olarak nasıl ayakta kalmalı?

Türkiye'nin Acı Gerçekleri

5 Temmuz'da Gazeteci Timur Soykan sosyal medyada paylaştığı bir yazı gerekçe gösterilerek gözaltına alındı. Biz daha 'neden alındı, ne oldu, ne olacak' diye içimizde tartışadururken, bir gün sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. O arada aralara kaynayıverdi iki kelime yazdık diye gözaltına alınışı, şükürlere teslim ettik sevgili Timur’u gidiyoruz. Bundan sonraki sosyal medya paylaşımları için el açtık bekleyeceğiz, umarım aynı şeyleri tekrar yaşamayız.

Ben bunları yazıya dökerken, yine kırık dökük baba evlerine şehit haberleri düştü. Irak’ın bilmem ne şehrinde bilmem hangi gerekçeyle, bilmem ne sebeple daha evinin sıvasını yaptıramamış, daha evine tütecek baca dikememiş, daha evinin duvarını dilediği renge boyayacak kadar maddi imkânı olmamış baba ocaklarına şehit diye getirdiler evlatlarını. Vatan sağ olsun dendi. Vatan sağ olsun… Yine kimse sorgulamadı şehitler neden hep bu bizim derme çatma evlerimize geliyor diye.

Bugün 7 Temmuz Ayşe Barım diye bir ajans sahibi mi diyeyim menajer mi emin olamadım, davası var. Kendisi ülkeyi yıkmakla falan suçlanıyor ve 30 yıla kadar ceza isteniyor. Bir ülke düşünün bir sürü kıymetli sanatçısı adliye koridorlarında Ayşe Barım’a destek olmak için gelmiş ve itibardan tasarruf etmeyen canım hükümet ülkenin sanatçılarını bile adliye koridorlarına dökmüş.

Kadın Olmak Zor Zanaat

Bugün 8 Temmuz, Antalya’nın Manavgat ilçesinde tatil için aile evine gelen 18 yaşındaki Nazife Ateş abisi tarafından yaşına yakın bıçak darbesi alarak öldürüldü. Yaşından dört eksik yarayla ayrıldı aramızdan. Nazife Ateş Ege Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümü 1. Sınıf Öğrencisi. Devlet büyüklerinin aile yılı diye nitelendirdiği yılın daha 6. Ayında kaybettiğimiz kaçıncı can yaramız! Aile yılı diye adlandırılan bir yılda psikolojik rahatsızlığı olduğu söylenen bir genç kendinden küçük diğer kardeşini acımasızca öldürdü! Gerçekten rahatsız olup olmadığına karar verecek kişiler biz değiliz elbette, Nazife’nin katilinin yargılanmasını sağlayacak olan kişiler biz olabiliriz.

Stockholm Sendromu mu Yaşıyoruz?

Bugün 9 Temmuz canım okurlar, okuyamayanlar… 9 Temmuz’ a az önce giriş yaptık. Ülkenin z raporunu çıkarsak çıkan raporla kalan umudumuzu asacağımızı düşündüğüm için her güne sadece bir hüzün sığdıracak kadar yerim var efenim. Her güne bir hüzün sığdırdım da bir haftaya bu kadar hüzün ağır gelir diye kendi kendimle yaptığım toplantıda bir benin diğer bana karşı baskın olmasıyla arada kalıp sadece dört günlük ülke güncesini paylaşma kararına vardım efenim. Cümleden de anlaşılacağı üzere aklımızı yedik bunca saçmalıklar diyarında dibini sıyırmakla meşgulüz efenim.

Bakmayın böyle mutsuz, umutsuz yazılar yazdığıma İsveç’in Stockholm şehrinde olsaydım muhteşem aşk öyküleri yazabilirdim diye düşünüyorum, şimdilik sadece düşünüyorum çünkü Türkiye’de yaşadığım ve bir kadın olduğum gerçeği ile her gün her saat, her dakika tekrar tekrar yüzleşiyorum. Bu hayalimi bunca kötülükler arasına tıkıştırıp, naftalin kokulu sandık misali etrafımızı saran zehirli sarmaşıklarla kapattım üstünü. Benim kadar güçlüyse genzini yakan naftaline sarılıp sarmaşıkları kendi kökleriyle bağlayıp çıkıp kurtaracaktır kendini.

Türkiye'de bir kadın olarak yaşamak zor. Gündem sürekli değişiyor, acı haberler bitmiyor. Ama yine de umudu kaybetmemek gerekiyor. Belki bir gün Stockholm'de aşk öyküleri yazabilirim. Kim bilir?