İzmir'in Sırrı Çözüldü: Amazon Kraliçesi Smyrna'nın Mirası!
İzmir Ege Haberleri

İzmir'in Sırrı Çözüldü: Amazon Kraliçesi Smyrna'nın Mirası!


14 April 20255 dk okuma6 görüntülenmeSon güncelleme: 16 June 2025

Ege'nin incisi İzmir, binlerce yıllık geçmişiyle uygarlıkların gözdesi olmuş, ismi ise gizemli bir hikayeye sahip. Antik metinlerde ve söylencelerde adı geçen bu şehrin kökeni, bir Amazon kraliçesine kadar uzanıyor. İzmir'in isminin kökeni, bu savaşçı kadınlardan biri olan Smyrna adlı Amazon kraliçesine dayanıyor. Antik kaynaklarda Smyrna, Samorna ve Smurna gibi farklı formlarda da yer alırken, bu ad yüzyıllar boyunca kullanıldı ve 20. yüzyılın başlarına kadar kentin en bilinen ismi olarak varlığını sürdürdü. Peki, İzmir'in bu büyüleyici yolculuğu nasıl başladı?

İzmir'in Tarih Sahnesine Çıkışı: 8500 Yıllık Yerleşim

Uzun yıllar boyunca İzmir’in en eski yerleşim yeri olarak Bayraklı’daki Tepekule Höyüğü kabul edilmekteydi. Bu bölgedeki kazılarda MÖ 3000’li yıllara tarihlenen kalıntılar, bölgenin Neolitik çağdan itibaren önemli bir yaşam alanı olduğunu ortaya koydu. Ancak, 2006 yılında Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından Bornova’daki Yeşilova Höyüğü'nde yürütülen kazılar, İzmir tarihini çok daha geriye çekti. Elde edilen bulgular, bölgedeki ilk yerleşimin MÖ 8500 yılına kadar uzandığını göstererek, İzmir’i Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biri hâline getirdi. Bu keşif, İzmir'in tarihini yeniden yazdırdı.

Büyük İskender'in Rüyası ve İzmir'in Yeniden Kuruluşu

İzmir’in antik çağlardaki ikinci kuruluşu, Büyük İskender ile gerçekleşti. Efsaneye göre, İskender, Pagos Dağı’nın (bugünkü Kadifekale) eteklerinde dinlenirken rüyasında iki su perisi görür. Periler, kenti bu bölgede yeniden kurmasını öğütler. Bu rüya doğrultusunda İzmir, Kadifekale çevresinde yeniden şekillenir ve uzun yıllar boyunca burası kentin merkezini oluşturur. Büyük İskender'in bu rüyası, İzmir'in kaderini değiştirmiş ve kentin yeniden doğuşunu sağlamıştır. İzmir, Roma döneminde de önemli bir konuma sahipti. Roma İmparatorluğu’na karşı ayaklanan Aristonikos isyanına katılmadığı için “özgür kent” ilan edildi.

Türk Egemenliği ve "Gâvur İzmir" Tanımı

1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’da başlayan Türk hakimiyeti, İzmir’de 1081 yılında Çaka Bey ile başladı. Türk denizciliğinin öncüsü kabul edilen Çaka Bey, İzmir’i fethederek burada bir beylik kurdu. Bu dönem, İzmir’in Türklerle tanıştığı ilk yıllar oldu. Ardından 1308’de kurulan Aydınoğulları Beyliği, bölgedeki Türk varlığını pekiştirdi. 1317’de İzmir’i ele geçiren Aydınoğlu Mehmet Bey, yönetimi oğlu Umur Bey'e bıraktı. Umur Bey döneminde İzmir, özellikle Kadifekale eteklerinde yoğun bir Türkleşme süreci yaşadı. Umur Bey’in Ege Denizi’nde kazandığı başarılar, Batılı devletleri rahatsız etti. 1345 yılında Papalık öncülüğünde Venedik ve Ceneviz’in desteğiyle oluşturulan bir Haçlı donanması, sahil kesimindeki Liman Kale’yi ele geçirdi. Bu olay sonrası, Kadifekale çevresinde tutunan Türkler, iç kesimlerde “Türk-Müslüman İzmir”i oluştururken; Haçlıların kontrolündeki sahil kesimi ise “Hristiyan-Gâvur İzmir” olarak anılmaya başlandı. Bu ayrım, uzun yıllar boyunca halk arasında da yaşatıldı.

Bugün “İzmir” olarak kullandığımız isim, aslında Smyrna kelimesinin halk arasında zamanla değişen telaffuzundan türemiştir. Yüzyıllar boyunca geçirdiği dönüşüm, farklı kültürlerle harmanlanmış yapısı ve köklü geçmişiyle İzmir, sadece bir kent değil; medeniyetlerin buluştuğu bir tarih hazinesi olmayı sürdürüyor. İzmir'in bu zengin tarihi, onu sadece Ege'nin değil, dünyanın en özel şehirlerinden biri yapıyor.