
Açık Hava Çağrısı: Gençlerden Büyüklerine Hayat Dersi!
5 Nisan'da dünya genelinde yüzbinlerce insan meydanlara akın etti. Amaçları bahar bayramını kutlamak değil, seslerini duyurmaktı. Peki, bu dijital çağda neden meydanlar ve sokaklar yeniden önem kazanıyor? Gençler neden açık havada eylem yapmayı tercih ediyor? İşte bu soruların cevapları ve gençlerin büyüklerine verdiği hayat dersi.
Dijital Dünyanın Yapaylığından Sıkılanlar
İnsanlar sosyal medyanın ve televizyonun yapaylığından usandı. Gerçek insanlarla yüz yüze gelmek, seslerini duymak, omuz omuza yürümek istiyorlar. Pankart taşımak, bağırıp çağırmak, alkışlamak ya da yuhalamak... İnsan görmek istiyorlar! 5 Nisan'da ABD'den Fransa'ya, Türkiye'den dünyanın dört bir yanına yayılan protestolar, bu isteğin somut bir göstergesi oldu. Gözlemciler, ABD'deki gösterilerin son zamanların en büyük siyasal protesto eylemi olduğunu belirtiyor.
Fransa'da aşırı sağcı lider Marine Le Pen'in mahkeme kararıyla başkanlık seçimine girmesinin engellenmesi protesto edildi. Le Pen, bu engellemenin siyaset kökenli bir "cadı avı" olduğunu savunuyor. Ankara'da ise on binlerce insan, yeniden CHP başkanlığına seçilen Özgür Özel'in konuşmasını dinledi ve Ekrem İmamoğlu'na karşı yapılan "hukuk darbesi"ne karşı direneceklerini söyledi. "Saraçhane ruhu" ülkenin dört bir yanını sarmıştı.
Belli ki, bu tekil olaylar değil, dipten gelen dev bir dalga. Peki, bu dalganın nedeni ne? Neden şimdi? Neden diğer mecralar değil de meydanlar ve sokaklar?
Teledemokrasi Neden İflas Etti?
Son yarım yüzyılın iletişim tartışmalarında, teledemokrasi gelecek için umut vadeden bir kavramdı. Temsili demokrasinin yerini, her konunun halka danışıldığı bir doğrudan demokrasi alması mümkün görünüyordu. Yeni teknolojiler bunu kolaylaştıracaktı. Ancak, 21. yüzyılda siyasal iletişimde ağırlık sosyal medyaya kaydı. Gazete ve dergiler önemini yitirdi. Enformasyon çokluğu, bolluk değil bir curcuna yarattı. Meydanı troller ve robotlar bastı. Doğru bilgiye ve rasyonel karara dayandığı iddia edilen demokratik kamusal alan, kokuşmuş bir çöplüğe dönüştü.
Peki, neden böyle oldu? Çünkü insan denen "siyasal hayvan" canavarlaştı ve canavarlaştırıldı. Açgözlülerin kutsadığı "algoritmalar", sürekli olarak insanın içindeki hayvani zaaflara servis yaparak onların öne çıkmasını sağladılar. İçimizdeki iyi insan bastırıldı, kötü insan ise kışkırtıldı. Algoritma mühendisleri, insanları deve karıncaları gibi kapıştırıp dövüştürerek para kazanmanın yollarını aradılar ve buldular. Çatışma, kavga, küfür, ırkçılık, kadın düşmanlığı, yabancı nefreti, bağnazlık... Bunlar ilgi çekiyor ve para getiriyordu. Bu keşfe göre işleyen botlar, robotlar, troller ve atsineklerinin ağır bastığı bir iletişim çöplüğünden ne çıkar? İnsanın son kertede dürüst ve akıllı olduğu varsayımından yola çıkmış olan demokrasi çıkar mı? Oradan gelen bilgi ve yönlendirmelerin sonucu ne olur? Kaos, curcuna, çürüme, kokuşma...
Gençlerin Çağrısı: Temiz Hava Alın!
Hayatları ekran önünde geçmiş olan çocukları meydanlara ve sokaklara iten işte bu pis kokudur. Oradan kurtulup gerçek hayata geçmek istiyorlar. "Çevrimiçi"nden "eylemiçi"ne, "on line"dan "in life"a... Bunu ideolojik ilkelerden çok, mideleri kaldırmadığından yapıyorlar. Olup bitenleri şematik olarak değil etik olarak değerlendiriyorlar. Kötü bulduklarına bir refleks gibi karşı çıkıyorlar. Genellikle büyükler, ahlakın bozulduğundan şikayet ederler; bu çocuklar, botlar, robotlar, mürailer, kötü politikacılar, yalancılar ve at sinekleri tarafından bozulmuş olan büyüklerinden daha ahlaklılar.
Tutarlılığa önem veriyorlar: Beğenmiyorsan yapma diyorlar! Pislik kaynaklarını boykot etmek istemelerinin nedeni de bu. Ve büyüklerine şu öneriyi yapmaktalar: Sizi de şöyle açık havaya alalım. Biraz temiz hava çekin ciğerlerinize! İyi gelir!
Gençlerin bu çağrısı, dijital dünyanın karanlık dehlizlerinden çıkıp, gerçek hayata dönme ve temiz bir nefes alma isteğini yansıtıyor. Belki de hepimizin bu çağrıya kulak verme zamanı gelmiştir.