İstanbul'da yaşanan Bahar Aksu cinayeti, Türkiye'de kadın cinayetlerinin önlenememesindeki temel sorunlardan birini, cezasızlığı bir kez daha gündeme taşıdı. Daha önce hakkında şikayette bulunduğu eski eşi tarafından sokak ortasında öldürülen Aksu'nun trajik hikayesi, yetkililerin ve toplumun bu konudaki duyarsızlığını gözler önüne seriyor. Bu olay, kadın cinayetlerinin neden arttığı ve nasıl önlenebileceği sorularını tekrar akıllara getiriyor.
Cezasızlık ve Şiddetin Tırmanışı
Bahar Aksu'nun cinayeti, failin geçmişteki suç kayıtlarına rağmen serbestçe dolaşabilmesi ve kadına yönelik şiddeti devam ettirebilmesi, cezasızlığın ne denli tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini açıkça gösteriyor. Aksu'nun 2020 yılında fail hakkında yaptığı şikayetler ve failin beş ayrı suç kaydı bulunmasına rağmen, cinayetin işlenmesi engellenemedi. Bu durum, mevcut yasal düzenlemelerin ve koruma mekanizmalarının yetersizliğini ortaya koyuyor.
Cezasızlık algısı, potansiyel suçluları cesaretlendirirken, şiddet mağdurlarının adalete olan inancını sarsıyor. Kadınların korunması için alınan tedbirlerin yetersizliği, şiddetin önlenmesi konusunda ciddi bir engel teşkil ediyor. Bu nedenle, cezasızlığın önüne geçilmesi ve caydırıcı cezaların uygulanması büyük önem taşıyor.
Yasal Boşluklar ve Uygulama Sorunları
Türkiye'de kadın cinayetlerinin önlenememesindeki bir diğer önemli faktör ise yasal boşluklar ve uygulama sorunlarıdır. Mevcut yasaların yetersizliği veya etkin bir şekilde uygulanmaması, şiddet faillerinin cezasız kalmasına ve yeni suçlar işlemesine zemin hazırlıyor. Örneğin, Bahar Aksu'nun durumunda, failin geçmişteki suç kayıtlarına rağmen serbest bırakılması ve koruma kararının olmaması, yasal boşlukların ve uygulama eksikliklerinin bir sonucudur.
Yasal düzenlemelerin yanı sıra, yargı sürecindeki gecikmeler, delil yetersizlikleri ve indirim uygulamaları da cezasızlık algısını güçlendiriyor. Şiddet faillerinin hak ettikleri cezaları almaması, toplumda adalete olan güveni zedeliyor ve şiddetin normalleştirilmesine katkıda bulunuyor.
- Yasal düzenlemelerin güncellenmesi
- Yargı sürecinin hızlandırılması
- Delil toplama yöntemlerinin iyileştirilmesi
- İndirim uygulamalarının sınırlandırılması
Toplumsal Farkındalık ve Eğitim
Kadın cinayetlerinin önlenmesi için sadece yasal düzenlemeler yeterli değildir. Toplumsal farkındalığın artırılması ve eğitimin yaygınlaştırılması da büyük önem taşıyor. Şiddetin her türlüsüne karşı sıfır tolerans ilkesinin benimsenmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması, şiddetin kök nedenleriyle mücadele etmek için gereklidir.
Eğitim sistemi, medya ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla şiddetin zararları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları konularında farkındalık yaratılması, toplumun bilinçlenmesine katkı sağlayacaktır. Ayrıca, şiddet mağdurlarına yönelik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi ve erişilebilir hale getirilmesi, mağdurların korunması ve şiddetten uzaklaşması için önemlidir.
Bahar Aksu cinayeti, Türkiye'de kadın cinayetlerinin önlenmesi için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini bir kez daha acı bir şekilde hatırlatıyor. Cezasızlığın ortadan kaldırılması, yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi, toplumsal farkındalığın artırılması ve eğitim seviyesinin yükseltilmesi, şiddetin önlenmesi için atılması gereken adımlardır. Ancak bu şekilde, kadınların güvenli ve özgür bir şekilde yaşayabileceği bir toplum inşa edilebilir. Unutulmamalıdır ki, her kadın cinayeti, tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.