Türkiye'nin Acı Gerçeği: Gül Bahçesi Görmeyen Pencereler!
İzmir Ege Haberleri

Türkiye'nin Acı Gerçeği: Gül Bahçesi Görmeyen Pencereler!


14 August 20255 dk okuma6 görüntülenmeSon güncelleme: 15 August 2025

Yazımın konusu belliydi ama yazmaya başlamakta geciktim. Annemi aradım, "Bu şekilde yazarsam kurgu gibi görünür" dedim. "Hayır, görünmez" dedi. Marmara Depremi'ni yazacakken depreme yakalanmak, kadın cinayetlerini yazarken bir kadın öldürülmek... Türkiye'de yaşıyorsak her şey mümkün. Kolay ölümler ülkesinde bir hiç uğruna ölebiliriz, tıpkı az önceki depremde bir yurttaşımızı kaybettiğimiz gibi.

Geçmişin Tekrarı mı?

İlk yazımı yazdıktan sonra annemden Gölcük Depremi fikri geldi. "Yıldönümü yaklaşıyor, bir gencin penceresinden bakalım" dedi. Peki, bu ülke bize bakabileceğimiz farklı bir pencere sundu mu? Maalesef, hayır. Hep "Y Kuşağı balını kaymağını yedi" diye söyleniyordum. Ama sanırım imrenmem yanlış mercilere ulaştı. Geçmişte ne kadar kötü şey yaşandıysa, hepsini tekrar yaşıyoruz.

Kaoslar, savaşlar, atışmalar, çatışmalar, içeri alınmalar, dışarı atılmalar; büyük depremler, büyük ekonomik krizler... Hepsini daha sağlam şekilde yaşadık. Henüz birilerinin önüne yazar kasa atamadık ama birilerinin geçmişte yaptığı çay simit hesabıyla geçinmeye çalıştık, geçinemedik… Geçmişin bize bıraktığı gibi biz de geleceğe acılar ve felaketler bıraktık ve bırakıyoruz. Zaman geçiyor, rakamlar artıyor, 1999'lar 2023 oldu, 18 bin 373'ler 53 bine yükseldi. 3G'lerimiz 6G oldu diye övündük, depremde dumanla haberleşme devrine geri dönüp binalardan yükselen dumanlara göre hareket ettik.

Duman Yükselen Manzaralar

O yüzden bizim penceremiz hiçbir zaman gül bahçelerine bakmadı ve hep dumanlar yükseldi baktığımız manzaradan. Önümüze konulan pencerenin camına 'hoh' yapıp kalpler, gülücükler çizdik kötülüğün zifiri karanlığında, içimizdeki umudu yeşerten bir renk olmak için. Zamanı geldiğinde "olay yeri, girilmez" şeritleriyle kaplayacağımız bu sistemin pencelerinin yerine; gül bahçelerine, uçsuz bucaksız yeşilliklere, umuda, huzura bakan pencereler yapıp, kötülüğün pis tozuyla kaplanmış kalplerinize parmaklarımızla "beni yıka" yazacağız. Belki salonu da balkona katarız, kim bilir?

Yakındır, yaşadığımız felaketleri değil de mutluluklarımızı, ülkemizdeki güzel gelişmeleri yarıştırdığımız günler. Buna inanmak istiyorum çünkü Yaşar Abi de öyle diyor… "Umutların öldüğüne iyice inandığın bir anda insanlık, binbir yönden açan bir ışık-umut çiçeğiyle birden aydınlanıverir." Belki de umut, en karanlık anlarda yeşeren bir çiçektir. Belki de biz, o çiçeği sulamakla görevliyiz.