28 yaşındaki Mehmet Arslan'ın hikayesi, Türkiye'deki birçok işçinin karşılaştığı zorlu yaşam koşullarını gözler önüne seriyor. Sivaslı olan Mehmet, genç yaşta Çeşme'ye gelerek parke döşeme işine başlamış. Şimdi ise havuz temizliği ve bahçe işleriyle geçimini sağlıyor. Ancak her iki işte de karşılaştığı zorluklar, genç yaşta onu ömürlük bir yorgunluğa mahkum etmiş durumda.
Taşların Arasında Geçen Yıllar
Mehmet, ilk olarak 16-17 yaşlarında Çeşme'ye geldiğinde parke döşeme işine başlamış. Bu işin ne kadar ağır olduğunu şu sözlerle anlatıyor: "Her taşta ter, her metrekarede ağrı..." Beş yılda ortalama 200-250 metrekare taş döşeyebildiğini belirten Mehmet, bu taşların her birinin 25 kilodan 120 kiloya kadar çıkabildiğini söylüyor. Normalde bir insanın en fazla 35 kilo kaldırabileceğini vurgulayan Mehmet, bu işte 100-150 kilolara kadar yük taşındığını ve bunun da bel fıtığı, bacak ağrısı, kireçlenme gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını ifade ediyor.
Mehmet, bu zorlu işi en fazla beş yıl yapabileceğini, çünkü vücudunun daha fazlasını kaldıramadığını dile getiriyor. Ayrıca, asıl parayı işverenin kazandığını, işçinin ise sadece geçimini sağlamaya çalıştığını belirtiyor. Günlük 5000 lira masrafla çalıştırılan bir işçiden, işverenin 10.000 TL kazanabildiğini, yani hiçbir emek vermeden iki katı kazanç sağladıklarını söylüyor.
Kimyasallarla Savaş
Parke döşeme işinin zorluğundan dolayı havuz temizleme işine yönelen Mehmet, bu işte de farklı risklerle karşı karşıya. Klor ve asit dengesini doğru kurmadığında iş güvenliği riskinin ortaya çıktığını belirten Mehmet, yanlış karıştırıldığında ölümle sonuçlanabilecek kazaların yaşanabileceğini söylüyor. Sürekli bu kimyasalları solumanın ciğerleri zorladığını ve bu işin de vücut olarak çok yorucu bir meslek olduğunu vurguluyor.
Mehmet, havuz temizliğinde elektrikle çalışmak gerektiğinden her an elektrik çarpması riskinin olduğunu, bu yüzden çok dikkatli olmak gerektiğini ifade ediyor. Panolarla, kablolarla, elektrikle birebir çalışıldığı için büyük sorumluluk ve dikkat gerektirdiğini söylüyor.
Hayaller ve Umutlar
Çeşme'de açılmayan sezonun gölgesinde 40 gündür bulunduğunu ve bu süreçte sadece 4-5 havuz temizliği yapabildiğini anlatan Mehmet, sezonun hala açılmadığını ve böyle giderse açılmayacak gibi göründüğünü dile getiriyor. Dört işçi arkadaşıyla birlikte Ilıca'da küçük bir otel odasında kaldıklarını ve bu odanın aylık ücretinin 28.000 TL olduğunu, yani kişi başı 7000 TL'ye denk geldiğini belirtiyor. Bu tutara yalnızca konaklama dahil olduğunu, yemek, içecek ve diğer tüm temel ihtiyaçların da yine işçilerin kendi cebinden çıktığını söylüyor.
Mehmet, köyde hangi şartlarda okuduklarını anlatarak sözlerini şöyle tamamlıyor: “Biz maddi imkânsızlıklarla okuduk, kalemsiz deftersiz büyüdük; ama yine de umut etmeyi bırakmadık. Eğer bize imkân verilseydi, kendi köyümüzde kalıp okuyabilseydik, belki bugün her şey çok farklı olurdu. Oysa belki ben bugün cerrah olurdum, yanımdaki arkadaşım hâkim, öteki savcı ya da gazeteci olurdu. Sadece imkânsızlıktan… Bu yüzden artık herkesin, özellikle çocuklara, özellikle okuma azmi olanlara fırsat tanımasını istiyorum."
Mehmet Arslan'ın hikayesi, Türkiye'deki birçok işçinin yaşadığı zorlukları ve imkansızlıkları gözler önüne seriyor. Genç yaşta ağır işlerde çalışmak zorunda kalan, sağlık sorunlarıyla mücadele eden ve gelecek umutlarını yitirmeyen bu insanların sesi duyulmalı ve onlara daha iyi yaşam koşulları sunulmalıdır. Mehmet'in dileği gibi, potansiyeli olan ancak imkanı olmayan insanlara fırsat verilmesi, Türkiye'nin geleceği için büyük önem taşıyor.