Sağlık Bakanlığı'nın yeni yönetmeliğiyle özel tıp merkezlerinde planlı sezaryen doğumların yasaklanması büyük tartışma yarattı. 19 Nisan 2025'te Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik, kadın hakları savunucuları ve hukukçular tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Düzenlemeye göre, doğum ünitesi veya ameliyathanesi olmayan tıp merkezleri sadece normal doğum hizmeti verebilecek. Bu durum, kadınların doğum tercihleri üzerindeki baskıyı artıracağı endişesini doğurdu.
Sezaryen Yasağına Tepkiler Çığ Gibi Büyüyor
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, söz konusu düzenlemenin Anayasa'nın 17. Maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu vurguladı. Güllü, kadınların rızasının yok sayıldığını belirterek, "Devletin doğum makinesi gibi gören bir ideolojik müdahale bu. Bu kanunsuzluğun iptali için hukuki süreci başlatıyoruz, dava açacağız" dedi. Kadınların kendi bedenleri üzerindeki karar verme hakkının ihlal edildiği görüşü, birçok kesim tarafından paylaşıldı.
Kadın Hekimleri Eğitime Destek Vakfı (KAHEV) Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Şulan Tuncel de benzer bir görüşü dile getirerek, "Kadınların özgür iradesiyle karar vermesi gereken bir konuda, yöneticilerin bunu kanun ya da yönetmelikle sınırlamasını doğru bulmuyorum. Sonuçta kadının bedenine dair kararı verecek olan kişi, yine kadının kendisidir" ifadelerini kullandı. Bu durumun, kadınların sağlık hizmetlerine erişimini kısıtlayabileceği ve mağduriyetlere yol açabileceği belirtiliyor.
Sezaryen Oranları ve Sağlık Politikaları
Sezaryen doğum oranlarının yüksekliği, uzun yıllardır Türkiye'de tartışma konusu olan bir konu. Sağlık Bakanlığı, gereksiz sezaryenlerin önüne geçmek amacıyla çeşitli politikalar uyguluyor. Ancak, bu politikaların kadınların tercih hakkını kısıtlamadan yürütülmesi gerektiği vurgulanıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kurucularından Dr. Gülsüm Kav, bu tür uygulamaların zamanla kürtaja kadar uzanan bir süreci beraberinde getirebileceği uyarısında bulundu. Kav, kamu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini belirterek, bu düzenlemelerin görünüşte masum olsa da başka hakları da hedef alabileceği endişesini dile getirdi.
- Sezaryen oranlarını düşürme çabaları
- Kadınların tercih hakkının korunması
- Kamu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi
İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Figen Özler Merder, yönetmeliğin kadınların vücut dokunulmazlığına açık bir müdahale içerdiğini söyledi. Merder, "Kadınlar öldürülmeden, taciz edilmeden yaşamanın derdindeyken; bu konuda önlem ve kadın politikaları beklerken, kadını yalnızca anneliğe indirgeyen bu tür çalışmalar gerçekten umut kırıcı" dedi. Bu durum, kadınların sağlık hizmetlerine erişimini kısıtlayabileceği ve mağduriyetlere yol açabileceği belirtiliyor.
Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Cemal Demir de özel hastanelere sezaryen sayılarını azaltmaları için baskı yapıldığını, devlet hastanelerinde de benzer bir durumun söz konusu olduğunu belirtti. Demir, "Oysa bu kararı yalnızca hekim verebilir" dedi. İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel ise kadınların haklarını savunmak için her alanda mücadele verdiklerini hatırlatarak, "Bizler de onların yanında durmak, destek olmak zorundayız" diye konuştu.
Sonuç olarak, özel tıp merkezlerinde planlı sezaryen doğumların yasaklanması, kadınların sağlık hizmetlerine erişimi ve kendi bedenleri üzerindeki karar verme hakları konusunda önemli bir tartışma başlattı. Kadın hakları savunucuları ve hukukçular, düzenlemenin iptali için hukuki süreç başlatacaklarını duyurdu. Bu süreçte, kadınların sağlık haklarının korunması ve doğum tercihlerinin saygı görmesi büyük önem taşıyor.