06 Mayıs 2025 Salı

Ölüyoruz! Türkiye'de Neler Oluyor? Korku Duvarları Yükseliyor Mu?

Türkiye'de yaşanan son gelişmeler, toplumun farklı kesimlerinde derin bir endişe yaratıyor. Özellikle gençlerin ve sanatçıların üzerindeki baskılar, ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar ve siyasi kutuplaşma, ülkenin geleceği hakkında soru işaretleri oluşturuyor. Peki, Türkiye gerçekten karanlık bir döneme mi giriyor? Korku duvarları yükseliyor mu?

Yargının Bağımsızlığı ve Hukukun Üstünlüğü İlkesi

Anayasa'nın 138. maddesi, hakimlerin görevlerinde bağımsız olduğunu ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vereceklerini belirtir. Bu ilke, yargıçların bağımsızlığını koruma altına alarak, yasama yetkisinin yargıçların bağımsızlığına aykırı kullanılmasını engellemeyi amaçlar. Ancak, son dönemde yargı üzerindeki siyasi baskılar, bu ilkenin ne kadar korunduğu sorusunu akıllara getiriyor.

Anayasa'nın 139. ve 140. maddeleri ise yargıç ve savcıların özlük haklarına ilişkin yasalarda yer alması gereken ilkeleri gösterir. Bu kurallar, yargıçların maddi ve manevi kuşkulardan uzak tutulup, Anayasa'ya ve yasalara uygun olarak karar vermelerini sağlamayı hedefler. Ancak, yargı bağımsızlığına yönelik endişeler, bu güvencelerin etkinliği hakkında şüpheler uyandırıyor.

Geçmişten Günümüze Baskılar ve Direniş

Türkiye'nin yakın tarihinde, farklı dönemlerde farklı kesimler üzerinde baskılar yaşanmıştır. Türbanlı öğrencilerin okullara alınmadığı dönemlerde, bugünün marjinal olarak nitelendirilen siyasi partileri ve sivil toplum kuruluşları, türbanlı öğrencilerle birlikte omuz omuza mücadele etmiştir. Hatta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın okuduğu şiir nedeniyle hapis cezası aldığı dönemde, yine aynı "marjinal" gruplar sokaklarda destek göstermiştir.

Bugün de, kendi özgürlük alanlarına sahip çıkmaya çalışan gençler fişlenmekte veya korku duvarları örülmeye çalışılmaktadır. Ancak, geçmişte olduğu gibi, bu tür baskılar sonuç vermeyecektir. Güçlü olan her parti, kendi korku zindanlarına hapsettiği gençleri, gazetecileri, işçileri, avukatları, siyasetçileri, öğrencileri ve öğretmenleri susturmayı denemiş, ancak başaramamıştır. Aynı durum bugün de geçerlidir.

Sanatçılar ve Boykotlara Destek Verenler Üzerindeki Baskılar

Son dönemde, boykotlara destek olmak adına paylaşım yapan sanatçılar, işlerini kaybetme, linç edilme veya gözaltına alınma gibi risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Aybüke Pusat, Furkan Andıç, Boran Kuzum ve Başak Gümülcinoğlu gibi isimler, bu baskıların örneklerini yaşamıştır.

  • Aybüke Pusat: Boykotlara destek verdiği için hedef gösterildi.
  • Furkan Andıç: Aybüke Pusat'a destek paylaşımı yaptığı için eleştirildi.
  • Boran Kuzum: Boykotlara destek verdiği için baskı gördü.
  • Başak Gümülcinoğlu: Boykotlara destek verdiği için hedef gösterildi.

Bu durum, ifade özgürlüğünün ne kadar kısıtlandığını ve farklı görüşlere tahammülsüzlüğün ne kadar arttığını göstermektedir. Ayrıca, belediye başkanlıklarının hangi partiye ait olduğuna bakılmaksızın, karşı fikre sahip olan sanatçılara, öğrencilere ve halka aynı şekilde davranılması, siyasi ayrımcılığın yaygınlığını ortaya koymaktadır.

Bölünmüşlük ve Umutsuzluk

Türkiye toplumu, farklı siyasi görüşler, etnik kökenler ve yaşam tarzları nedeniyle bölünmüş durumdadır. Bu bölünmüşlük, insanların birbirleriyle empati kurmasını ve ortak bir amaç etrafında birleşmesini zorlaştırmaktadır. Ülkenin orta göbeğinde, insanlar kendi üzüntüleriyle bile baş edemeyecek kadar bölünmüş durumdadır.

Ekonomik sorunlar, işsizlik ve borç yükü de bu umutsuzluğu derinleştirmektedir. En ufak bir eylemde bile birleşemeyen insanlar, birbirlerini yemeye devam etmekte ve kendi oylarıyla seçilen partilerden fırça yemektedir. Oysa, aynı ekonomik koşullarda yaşayan insanlar, birbirlerine destek olmalı ve ortak sorunlara çözüm aramalıdır.

Belki de, "evde ütü açık mı kalmış" diye aradığımız komşumuzun da bizimle aynı olduğunu fark ettiğimizde, her şey değişecektir. Belki de, din, dil, ırk, cinsiyet ve memleket gibi farklılıkları bir kenara bırakıp, birbirimize destek olduğumuzda, daha güzel bir gelecek inşa edebiliriz.

Türkiye'de yaşayan milyonlarca insan, kum taneleri kadar bile bir araya gelemeyip, denizleri böldüğünü iddia eden siyasetçilerin ocağına düşmüş yanmaktadır. Dün olduğu gibi, bugün de siyaset umrunda olmadan sokağa çıkan gençler vardır. Dün sokağa çıkanlardan kaybettiklerimiz oldu, bugün olmasın umudu ile yazılabilecek son söz… Ölüyoruz eyyy canım insanlar, biz ölüyoruz…. Yaşayanlar yaşıyor elbet, biz ölüyoruz …

GÖZALTINDA OLAN VE TUTUKLANAN TÜM GENÇLERİMİZİN BİR AN ÖNCE ÖZGÜR KALMASI UMUDU İLE.

İlgili Haberler