
Mizahın Gücü: Çizgiyle Direniş ve İktidar Eleştirisi
Türkiye'de mizah, sadece bir kahkaha aracı değil, aynı zamanda bir direniş biçimi olmuştur. Karikatür, iktidarın ciddiyetiyle çatışarak, bastırılmış olanın ifadesi ve bir iktidar taşlaması olarak öne çıkar. Bu yazıda, mizahın Türkiye'deki rolünü, Gırgır dergisinin mirasını ve günümüzdeki dijital direnişini inceleyeceğiz.
Mizahın İktidarla Çatışması
Devletin ciddiyeti ile karikatürün hafifliği her zaman çatışma halindedir. Çünkü mizah, iktidarın taşıyamadığı bir hafifliktir. Darbe dönemlerinde mizahçılar susturulmuş, OHAL'lerde dergiler kapatılmış, son on yılda sosyal medyada paylaşılan bir caps bile ceza soruşturmasına konu edilmiştir. Bu topraklarda çizgi, öyle yalnızca bir sanat formu değil; göze batan, dile düşen, yargılayan bir bakış biçimidir. Mizahçının kalemi, zaman zaman devlete yönelmiş bir kamera gibidir—çektiği kare görünür hâle gelir gelmez, hedef olur. Çünkü burada karikatür yalnızca komik değildir. Bir Gırgır kapağında yoksulun betimlenişi, bir tweet caps’inde iktidar simgesinin groteskleştirilmesi ya da bir duvar yazısındaki tek satır, politik bir yankı üretir. Ve bu yankı bastırılamadığında, mahkemeye taşınır. Her çizgi, hafızaya işlenmiş bir itirazdır; her kahkaha, duvarda açılmış ince bir çatlak. Mizah, bu ülkede hâlâ yalnızca bir ses değil, gölgede bırakılanın yüzünü gösteren ışıktır.
Gırgır: Bir Mizah Ekolü
1972’de Oğuz Aral’ın öncülüğünde yayımlanmaya başlayan Gırgır, yalnızca bir mizah dergisi değil, sokaktan yükselen sesin çizgiye dönüşmüş hâliydi. Bürokrasinin hantallığı, gecekondu mahallesinin rutubeti, işsizliğin sıradanlaşmış utancı… Hepsi birer karaktere, birer kompozisyona dönüştü. Gırgır’ın başarısı yalnızca sayfalarındaki zekâda değil, bu zekâyı halkın belleğiyle buluşturmasındaydı. O yüzden bu dergi okunmadı sadece; kahvehanelerde tartışıldı, minibüslerde anlatıldı, evlerin buzdolaplarına mıknatısla tutturuldu. Karikatür burada bir eğlence formu olmaktan çok, görsel bir tanıklık aracına dönüştü. Avanak Avni, Zihni Sinir, En Kahraman Rıdvan gibi karakterler yalnızca bireysel tipler değil; mahalleli bir öfkenin, bir alt sınıf bilinçlenmesinin simgelerine dönüştüler. Sınıf farkı, kültürel gerilim, devletin soğuk duvarları, hepsi çizgilerde yer buldu. Mizah, burada bir üst dil değil, halkın kendi içinden çıkan bir dildi. Gırgır, bu anlamda bir okul, bir atölye değil; doğrudan bir mahalleydi. Bu mahallede çizgi çizenler yalnızca çizer değildi; çevirmen, arşivci, tanık ve hatta yeri geldiğinde bir savunma hattıydılar. Derginin kolektif üretim yapısı da bu mahalle duygusunu pekiştiriyordu. Çizgi, tek bir zekânın değil; toplumsal bir birikimin sonucuydu. O yüzden Gırgır sadece güldürmedi. Aynı zamanda düşündürdü, kışkırttı ve hafızada iz bıraktı. Karikatür burada yalnızca bir araç değil, bir hafıza biçimiydi.
Dijital Çağda Mizah ve Direniş
Karikatür artık yalnızca dergi kapağında değil; tweet’lerde, Instagram post’larında, TikTok videolarında dolaşıyor. Meme kültürü, çizgisel hafızanın yeni kuşağa aktarım biçimi oldu. Ancak bu dijitalleşme beraberinde yeni bir kırılganlık da getirdi. Mizah daha hızlı yayılırken, çok daha hızlı kriminalize edilir hâle geldi. Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi, yani “Cumhurbaşkanına hakaret” suçu, artık sadece gazetecileri, yazarları değil, tweet atan lise öğrencisini de hedef alıyor. 2014–2023 arasında bu kapsamda açılan 200 bini aşkın soruşturma, mizahın artık yalnızca düşünsel değil, hukuki bir risk alanına dönüştüğünü gösteriyor. Bir caps, bir çizim ya da alaycı bir yorum, ceza tehdidiyle karşı karşıya. Dijital çağın mizahçısı yalnızca kalemiyle değil, VPN’le, takma adla, gizli hesaplarla da hareket ediyor. Karikatüristler artık yalnızca hicivle değil, hukuki savunma metinleriyle de kendini var ediyor. Bu yeni dönemde mizahçının donanımı, hem sanatçı hem stratejist olmayı gerektiriyor.
Mizah, Türkiye'de her zaman iktidarla bir çatışma içinde olmuştur. Ancak bu çatışma, mizahın gücünü ve önemini daha da artırmıştır. Gırgır gibi dergiler, mizahın halkın sesi olma ve toplumsal sorunlara dikkat çekme potansiyelini göstermiştir. Dijital çağda ise mizah, yeni mecralarda varlığını sürdürerek, direnişin ve ifade özgürlüğünün önemli bir aracı olmaya devam etmektedir. Unutulmamalıdır ki, mizah her zaman bir umut ışığıdır.