"Bir Yaz Sonu Ağrısı": Ekoloji ve Edebiyatın Buluşma Noktası!
İzmir Ege Haberleri

"Bir Yaz Sonu Ağrısı": Ekoloji ve Edebiyatın Buluşma Noktası!


13 June 20255 dk okuma1 görüntülenmeSon güncelleme: 13 June 2025

Özer Akdemir'in "Bir Yaz Sonu Ağrısı" kitabı, Türkiye'nin dört bir yanındaki ekolojik sorunları ve bu sorunların insan hayatına etkilerini derinlemesine inceliyor. Yazar, çevre sorunlarını sadece birer haber başlığı olarak değil, insanların yaşamlarına dokunan, acılarını ve umutlarını yansıtan hikayelerle anlatıyor. Kitap, okuyucuyu hem bilgilendiriyor hem de çevre bilinci konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor.

Ekoloji ve Edebiyatın Kesişimi

Ekoloji ve çevre konularını işleyen edebiyat ürünleri, 1960'lardan beri eko-kurgu olarak tanımlanıyor. Özer Akdemir'in kitabı da bu türün önemli bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Kitapta yer alan öyküler, sadece çevre sorunlarını değil, bu sorunların insanların hayatları üzerindeki derin etkilerini de gözler önüne seriyor.

Akdemir, kitabında Tendürek Dağı'ndan Gediz Ovası'na, Akbelen'den Porsuk Çayı'na kadar birçok farklı bölgedeki çevre sorunlarını ele alıyor. Bu sorunların ardında yatan insan hikayelerini, bir gazetecinin titizliği ve bir edebiyatçının duyarlılığıyla aktarıyor. Kitap, okuyucuyu Türkiye'nin ekolojik haritasında bir yolculuğa çıkarırken, aynı zamanda insanlığın doğayla olan ilişkisini sorgulamaya davet ediyor.

Kitapta yer alan bir pasaj, bu durumu çarpıcı bir şekilde özetliyor:

"Tendürek Dağı’ndan Bend-i Mehdi çayı Şeytan Köprüsü’ne ulaşamadan duruldu, mahzunlaştı. Eski su değil bu su artık, önü kesilmiş, akışı dizginlenmiş…Bendi-i Mehdi’nin hırsı, öfkesi, özgürlük tutkusu, tribünden kablolara aktarılıyor. Elektrik oluyor. Oradan kocaman, yüksek direkler, kalın tellerle alınıp götürülüyor suyun özleminden doğan enerjisi. Geriye Bend-i Mehdi’nin dizginlenen öfkesinden sızan bir su kalıyor yatağında. Ölmek üzere olan bir canlının usulca akan kanı gibi, yaralı bir karacanın gözyaşları gibi."

Doğa ve Direniş Öyküleri

Özer Akdemir, Evrensel Gazetesi İzmir Temsilcisi olarak çevre sorunları ve ekoloji alanına yönelmesi, 2003 yılında Bergama köylülerinin siyanürlü altın işletmesine karşı verdiği mücadeleyi haberleştirmesiyle başlıyor. O tarihten günümüze; insanın, toprağın, suyun, havanın çektiklerine tercüman oluyor hem kitapları hem de belgeselleriyle tarihe not düşüyor. Haberlerden kendinde kalan duyguları “Doğa ve Direniş Öyküleri” ne taşımış Akdemir.

Kitaptaki kırk dört öykü ülkemizin kırk dört noktasındaki ekolojik travmaları konu alıyor. Bazen bir çınar, bir mezar, bir böcek; bazen de yaşlı bir dede ya da Mahzuni Şerif anlatıyor olanları kendi dillerince. Bazı hikayeler röportaj lezzetinde yazılmış. Bazılarında failler, bazılarında mazlumlar anlatıyor yaşananları. Hangi yandan bakılırsa bakılsın Anadolu’nun çığlığına eşlik ediyor Özer Akdemir içtenlikle.

Yazar, sadece yaşanan acıları değil, aynı zamanda verilen mücadeleleri de aktarıyor. Topraklarını yitirmek istemeyenlerin, hukuk yoluyla haklarını arayanların ve onurlu duruşlarıyla başarıya ulaşanların hikayeleri, okuyucuya umut veriyor.

  • Siyanürle zehirlenmiş topraklar
  • Kanserle boğuşan insanlar
  • Kükürt soluyan köylüler
  • Kovanlarını yaşatamayan arıcılar
  • Kuruyan topraklarında ne yapacağını bilemeyen çiftçiler

Umut ve Direnişin Gücü

Özer Akdemir'in "Bir Yaz Sonu Ağrısı" kitabı, Türkiye'nin ekolojik sorunlarına ışık tutarken, aynı zamanda umut ve direnişin gücünü de gösteriyor. Yazar, okuyucuyu çevre sorunları konusunda bilinçlendirmeye ve bu sorunlara karşı duyarlı olmaya davet ediyor. Kitap, her birimizin doğayı koruma sorumluluğu taşıdığını ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için mücadele etmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

Verilen mücadeleler kadar kaçılan, korkulan mücadeleleri de kalemine getiriyor. “Manisa’ya kadar 40 kilometrelik demiryolu boyunca binlerce ölü ağaç gövdesi. Emiralem İstasyonu çırılçıplak. Ağacı, yaprağı doğranmış, hüzünlü bir ıssızlığın tam ortasında kala kalmış.” Dünyanın nazar boncuğu denilen Meke Gölü yok artık. Burdur Gölü ise can çekişiyor. HES’ler, JES’ler, termik santraller ile alt üst ediliyor doğa. Geride; siyanürle zehirlenmiş, kanserle boğuşan insanlar, kükürt soluyan köylüler, kovanlarını yaşatamayan arıcılar, kuruyan topraklarında ne yapacağını bilemeyen çiftçiler kalıyor.

Sonuç olarak, "Bir Yaz Sonu Ağrısı", sadece bir kitap değil, aynı zamanda bir çevre manifestosu niteliği taşıyor. Özer Akdemir, bu eseriyle okuyucuyu doğayla olan ilişkisini yeniden düşünmeye ve daha sürdürülebilir bir gelecek için harekete geçmeye teşvik ediyor.