Ayşe Barım'dan Cezaevi Mektubu: Ölümümün Sorumlusu Kim Olacak?
İzmir Ege Haberleri

Ayşe Barım'dan Cezaevi Mektubu: Ölümümün Sorumlusu Kim Olacak?


27 August 20255 dk okuma7 görüntülenmeSon güncelleme: 27 August 2025

Gezi direnişi soruşturması kapsamında tutuklanan menajer Ayşe Barım, cezaevinden yazdığı mektupla gündeme geldi. Barım, mektubunda yaşadığı sağlık sorunlarına dikkat çekerek, "Tutuksuz yargılanabilecekken cezaevinde hayatımı kaybedersem bunun sorumluluğu kimdedir?" sorusunu sordu. İşte Ayşe Barım'ın yürek burkan mektubunun detayları...

Ayşe Barım'ın Sağlık Durumu Alarm Veriyor

Ayşe Barım, mektubunda son üç ay içerisinde kalp rahatsızlığı nedeniyle 6 kez baygınlık geçirdiğini ve 30 kilo kaybettiğini belirtti. Hastalığına ilişkin resmi sağlık raporlarını da kaynak gösteren Barım, cezaevi koşullarının sağlığını olumsuz etkilediğini vurguladı. Avukatları, Barım'ın tutuksuz yargılanması gerektiğini savunurken, sağlık durumunun ciddiyeti nedeniyle endişelerini dile getiriyor.

"Bu Mektup Bir Vicdan Çağrısıdır"

Ayşe Barım'ın mektubunun tamamı şöyle:

"Ben Ayşe Barım. Bu mektup bir yardım çağrısı değil, vicdan çağrısıdır. Ocak 2025'te sosyal medya üzerinden kimliği belirsiz hesaplarca başlatılan organize iftira kampanyası ile gerçek dışı bir Ayşe Barım kimliği inşa edildi. Ben 23 yıldır oyuncu menajerliği yapıyorum. Her zaman dürüstlükle ve mesleki ilkelere sadık kalarak sadece işimi yaptım. Hiçbir gerçekliği olmayan, delilsiz ve dayanaksız iddialar ile 12 yıl önce gerçekleşmiş Gezi Parkı Olayları ile ilişkilendirilerek tutuklandım. Soruşturması yıllar önce tamamlanan ve o dönemde hiçbir şekilde ilişkilendirilmediğim bu olaylar ile yıllar sonra sadece sosyal medya üzerinden ortaya atılan gerçek dışı iddialarla son derece ağır bir suçlama ile karşı karşıya bırakıldım. Oysaki benim bu iddialarla hiçbir ilgim yok ve hiçbir suç işlemedim. Masumum."

"Sağlıklı yaşam hakkımdan yoksunum. İlk itirazımızda mahkeme adli kontrol ile serbest bırakılarak tutuksuz yargılanmama hükmetti. İddia makamının itirazı ile yeniden tutuklandım ve 213 gündür halen başıma bütün bunların neden geldiğini anlamadan bir hücrede özgürlüğümden ve sağlıklı yaşam hakkımdan yoksunum."

"6 kez baygınlık geçirdim. Hastalıklarım, Silivri Devlet Hastanesi, İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs ve Damar Cerrahisi Hastanesi, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi tarafından düzenlenen resmi raporlarla sabittir. Yaşadığım bu tutukluluk süreci boyunca gittikçe ağırlaşan 6 ayrı kalp hastalığım, beynimde 2 stentli anevrizmanın yanı sıra bu süreçte oluşan müdahale edilememiş yeni bir anevrizma sebebiyle ani ölüm riski altında yaşam mücadelesi veriyorum. Ayrıca sağlıksız ve hızlı bir şekilde 30 kilo kaybettim, ağır kas yıkımım oluştu ve kilo kaybım devam etmektedir. Hastalıklarımın her biri ani ölüm riski taşıyan hastalıklar olduğu gibi cezaevi koşulları nedeni ile gelişen ağır kaygı bozukluğum ve yaşadığım panik ataklar bu riski yükseltmektedir. Son 3 ay içerisinde kalp rahatsızlığımın ilerlediğinin belirtisi olarak 6 kez baygınlık geçirdim."

"Ölüm riskimin durumunu ortaya koyuyor. Hem 2 Temmuz 2025 tarihli Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi raporu hem de 14 Ağustos 2025 tarihli Türk Tabipler Birliği Bilim Kurulu raporu cezaevi koşullarının ve sürecin bu hastalıkları ağırlaştırdığını ve ani ölüm riskimin durumunu açıkça ortaya koyuyor. Uzmanlar ifadelerinde yaşadığım kalp sorunları ve beyin anevrizması için yapılması gereken tedavilerin ve hatta tetkiklerin dahi ileri teknolojik olanaklara sahip merkezlerde bile ciddi ölüm ve sakatlık riski barındırdığını, bu nedenle hayatımı güvenle teslim etmek üzere seçeceğim hekimler tarafından tedavi edilme hakkımın acilen tanınmasının gerekliliğini vurguluyorlar."

"Devletime ve adalete inancımı kaybetmeden yaşamak istiyorum. Benim tek isteğim yaşam hakkımın korunmasıdır. Tutuksuz yargılanabilecekken cezaevinde hayatımı kaybedersem bunun sorumluluğu kimdedir? Hukuken ve vicdanen sorulması gereken asıl soru budur. Haksız yere atılan iftiralarla elimden alınan hayatımın geri verilmesini talep ediyorum. Adaletin bir an önce tecelli etmesini istiyorum ve sesimi kamuoyunu vicdanına teslim ediyorum. Devletime ve adalete inancımı kaybetmeden YAŞAMAK istiyorum."

Gezi Davası Nedir?

  • Gezi Parkı olayları, 2013 yılında İstanbul'da başlayan ve tüm Türkiye'ye yayılan protesto gösterileridir.
  • Gösteriler, Gezi Parkı'na yapılması planlanan Topçu Kışlası projesine karşı başlamış, daha sonra hükümet karşıtı bir harekete dönüşmüştür.
  • Gezi davası, bu olaylara karıştığı iddia edilen kişilerin yargılandığı davadır.

Ayşe Barım'ın cezaevinden yazdığı mektup, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Barım'ın sağlık durumu ve tutukluluk koşullarıyla ilgili endişeler artarken, yetkililerin bu çağrıya nasıl yanıt vereceği merakla bekleniyor. Barım'ın avukatları, müvekkillerinin sağlık durumunun kötüleşmesi halinde sorumluluğun yetkililerde olacağını vurguluyor.