Avrupa Parlamentosu'nun (AP) 2023-2024 Türkiye raporu, Türkiye-AB ilişkilerindeki son durumu ve geleceğe yönelik beklentileri değerlendiriyor. Raporda, Türkiye'nin Avrupa perspektifini yeniden canlandırabilmesi için AB ile daha yakın ilişkiler kurması gerektiği vurgulanırken, Kopenhag kriterlerine uyumun önemi bir kez daha hatırlatılıyor. Raporun dikkat çeken noktalarından biri, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silah bırakma çağrısının "tarihi bir fırsat" olarak değerlendirilmesi. Ancak, vize serbestisi konusunda henüz somut bir ilerleme kaydedilememiş olması, ilişkilerdeki önemli bir sorun olarak öne çıkıyor.
Türkiye-AB İlişkilerinde Kilit Noktalar
Raporda, Türkiye'nin demokratik değerlere, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygı göstermesi gerektiği vurgulanıyor. Özellikle, yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü gibi konularda yaşanan gerilemelerin endişe verici olduğu belirtiliyor. Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uymaması da eleştirilen konular arasında yer alıyor. Raporda yer alan diğer önemli tespitler şunlar:
- Doğu Akdeniz'deki gerilimin azalmakla birlikte tamamen sona ermediği
- Türkiye'nin AİHM önünde en fazla bekleyen davaya sahip ülke olduğu
- Türkiye'nin Freedom House tarafından "özgür olmayan" ülke kategorisinde yer aldığı
- Türkiye'nin Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 146 ülke arasında 127’inci sırada yer aldığı
Raporda, Türkiye'nin bölgedeki rolüne de değiniliyor. Türkiye'nin Avrupa ve Asya arasında bir köprü görevi gördüğü belirtilirken, Suriye çatışmasındaki rolü ve kuzey Suriye'deki askeri varlığı da anımsatılıyor. Türkiye'nin dış politikasının AB dış politikasıyla uyumu konusunda ise farklı değerlendirmeler yapılıyor. Özellikle, Türkiye'nin Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşındaki duruşunun, AB-Türkiye ilişkilerini etkilemeye devam ettiği belirtiliyor.
Öcalan'ın Çağrısı: Tarihi Bir Fırsat mı?
Raporda, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silah bırakma ve örgüte yönelik fesih çağrısı, "40 yıldır süren şiddet dönemini sonlandırmaya yardımcı olabilecek tarihi ve uzun süredir beklenen bir adım" olarak değerlendiriliyor. Bu gelişmeyi kolaylaştırmak için tüm paydaşların, özellikle de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yapıcı yaklaşımı ve DEM Parti'nin İmralı Cezaevi'ne yaptığı ziyaretler de dahil olmak üzere gösterdiği çabalar takdir ediliyor. Raporda, bu önemli fırsatın Kürt meselesinin siyasi, sosyal, demokratik ve güvenlikle ilgili yönleriyle barışçıl ve sürdürülebilir şekilde çözülmesini amaçlayan kapsayıcı bir siyasi süreçle takip edilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Ancak, raporda Kürt vatandaşların maruz kaldığı siyasi baskı, adli taciz ve kültürel ve dilsel haklara yönelik kısıtlamaların devam etmesinden duyulan üzüntü de dile getiriliyor. Kürtler de dahil olmak üzere tüm vatandaşlar için insan hakları, siyasi çoğulculuk ve medeni hakların korunmasının bir ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.
Vize serbestisi konusunda ise Türkiye'nin gerekli kriterleri karşılama noktasında hiçbir ilerleme kaydetmemesinden duyulan üzüntüye yer veriliyor. Raporda, 6 kriterin hâlâ karşılanmamış olduğu belirtilerek, "Türk makamları bu kriterleri yerine getirir getirmez vize serbestisi sürecinin başlatılmaya hazır" olduğu kaydediliyor. Vize başvurularında yaşanan sorunlar ve AB üye devletlerinin bu konuya ayrılan kaynakları artırması gerektiği de raporda yer alan önemli tespitler arasında.
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raporu, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından önemli bir yol haritası sunuyor. Raporda yer alan tespitler ve öneriler, Türkiye'nin Avrupa perspektifini yeniden canlandırabilmesi için atması gereken adımları net bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konularında somut ilerlemeler kaydedilmesi, ilişkilerin geliştirilmesi için kritik öneme sahip. Öcalan'ın çağrısının tarihi bir fırsat olarak değerlendirilmesi ve Kürt meselesinin barışçıl çözümü için kapsayıcı bir siyasi sürecin başlatılması da Türkiye'nin önünde duran önemli bir fırsat olarak değerlendiriliyor.